vampirler ve vampirizm
1 sayfadaki 1 sayfası
vampirler ve vampirizm
Vampirler Ve Vampirizm!
Vampirler… Hepimizin beyninde; ölümsüz, insanların ve hayvanların kanını emerek varlığını sürdüren, şehvet düşkünü, fiziksel yönden çok güçlü, güneş ışığına dayanamayan ve doğaüstü güçlere sahip varlıklar olarak yer etmiş yaratıklar. Belki film endüstrisinin konuya olan büyük ilgisi, belki de fantastik kurgu ve korku edebiyatının onları en önemli malzemelerden sayması bizde bu düşünceleri yarattı. Ama gerçek şu ki vampirler ve vampirizm ilk çağdan beri efsanelerde de olsa var olmuş hepimizin kabuslarına veya düşlerine konuk olmuştur.
Vampir inancının çıkış noktası Slav folklorü olarak kabul edilir. Mezarlarından çıkan cesetler, iki dünya arasına sıkışmış insanlara eziyet eden ruhlar, hayvanların şekline bürünmüş ya da doğaüstü güçlere sahip kan içen insanlar, şeytani yaratıklar… Bunların hepsi Slav folkloründe yer eder.
Dünyanın belki de tek vampir araştırmacısı olan Rosemary Ellen Guiley yıllarca süren çalışmaları sonucunda dünyada vampirler üzerine yapılan en büyük araştırma olan ‘’Vampirler Aramızda'’ yı tamamladı. Dünyanın neredeyse yarısını dolaşıp, çeşitli ülkelerden yüzlerce vampir derneğiyle ve sayısız insanla görüşerek yaptığı araştırması sonucu elde ettiği veriler dünyanın ileri gelen öğrenim kurumları tarafından ciddi ödemeler yapılarak satın alınacak kadar şaşırtıcıydı.
Guiley’in araştırmasında sık sık kullanıdığı terime, ‘’vampir realitesi'’ne göre vampirler insanlar tarafından, karşılarında görmek istedikleri, ya da asla tanışmak istemedikleri yaratıklara göre oluşturulmuştur. Orta çağ köylülerine göre, kasabalarına ölüm ve salgın hastalık getiren varlıklar, Victoria devrindeki İngilizlere göre korku verici ve tiksindirici ucubeler, en nihayetinde bize göre de film ve kitap endüstrisinin beynimizde yarattığı varlıklar.
Gelin Guiley’in araştırmasının ‘’vampir realitesi'’ hakkındaki önsözünü okuyalım;
“Vampir gerçeğine hoş geldiniz, öyle bir gerçek ki orada vampirler var ve yaşıyorlar; bu bir düşünce alanı ve alternatif bir realite; öyle bir realite ki günlük yaşamın içine tamamen nüfuz etmiş durumda; zamanınızı rutin işlerle uğraşarak geçiriyorsunuz yani yemek, içmek ve rahatlamak gibi ve komşu dairenizde, yândaki apartmanda ya da evde veya yakın bir kasabada veya kentte çok farklı bir yaşam sürdüren biri olabilir; bu yaşam gizli bir yaşamdır çünkü bir ‘Vampir Realitesi’dir. Kimler bu realitenin içindeler? Öncelikle onlar vampir olarak yaşıyorlar; tamamen gerçekler; sizin gibi etten ve kemikten oluşmuşlar ama ölümsüzler, bazıları ölümden geri dönmüş; ruhları vampir; bazıları fantastik, bazıları ise vampiri; aralarında gruplaşıyorlar; kurbanları var; vampir avcıları ve araştırmacıları var. Vampir realitesi bir kaleydoskop gibidir; çok yüzlüdür, temelde sabit kalmak şartıyla rengini, şeklini sürekli değiştirir. Bakan kişi devamlı değişen desenler görür; bu belki sıradan bir yaşam için de geçerli olabilir, biz her ne kadar kolektif ve tanımlanmış bir evrende yaşıyorsak da, her birimiz kalbimizin derinliklerinde bir tutam gerçek ve inanç taşırız, bu bizim kişisel evrenimizdir, görünümlerin bireylere göre çeşitlenen perspektifleridir. Her birey sonuçta gördüğü gerçeğe göre yaşar. Vampir Realitesine girerken öncelikle onların eşsiz perspektifini görürüz; işte bu, onların öz gerçeğidir. Vampir Realitesi bir başkasının Vampir Realitesinden farklıdır; burada doğru veya yanlış yoktur sadece farklılık vardır. Bazıları tüm zamanlarını Vampir Realitesi’ni yaşayarak geçirirler, bazıları rüyalarında, fantezilerinde, o alanda gezinirler ve bilinmeyenle beklenmedik bir anda buluşurlar. Vampir Realitesi’ni ziyaret etmek olasıdır. Şimdi oraya gidiyoruz ve onların yaşamlarından kesitler göreceğiz. Vampirler, vampir kurbanları, avcılar, araştırmacılar ve hayalciler işte oradalar…”
Guiley in vampirleri ‘’Bram Stoker'’ın ‘’Drakula'’ sına ya da ‘’Anne Rice'’ nin ‘’Lestat'’ ına göre biraz daha makuller. Hiçbiri ölümsüz olduklarını veya geceleri kanatlanıp uçabildiklerini iddia etmiyor. Sadece bu yeni yaşam biçiminin yaşlanmayı yavaşlattığını, ve yoğun bir duyarlılık getirdiğini söylüyorlar.
Araştırmada bir de gerçekten vampir olduğunu iddia eden biriyle yapılmış bir röportaj var. Kişinin takma adı Kevin, 30 yaşlarında ve ABD nin doğu kıyısında yaşıyor;
‘’Benim öyküm 8 yaşımda başladı, daha sonraki dönemde lise arkadaşlarımın arasında doğaüstü konularla ilgilenenler vardı. Bir tanesi Mike’tı ve vampir olduğunu söylüyordu, yüzü daima makyajlı gibiydi. Lisa adlı bir kız arkadaşı vardı ve Lisa benimle de seksüel ilişkiye girmişti ama Mike buna aldırmıyordu. Lisa onunla seviştiğinde çevrelerinde ışıkların oluştuğunu söylüyordu ama benimleyken böyle olmuyordu. Sonra Mike bana yaklaşmaya başladı, cinsel değildi ama onun gücüne hayret ediyordum; çok kuvvetliydi ve beni tek eliyle dakikalarca havada tutabiliyordu. Ama onunla her beraberlikten sonra, kendimi çok güçsüz hissediyordum ve bir sabah uyandığımda Mike’ı başucumda buldum. Garip bir şekilde gülümseyerek bana dün gece kanla beslenmeye gittiğini anlattı, kıskanmıştım, ben de bunu yapmak istedim. Birden gözleri değişti, parlak yeşile dönüşüyordu; bunu hiç unutamıyorum, ‘gözlerin’ diye bağırdım ve o gülmeye başladı, sonra beni ısırmasına izin verdim. O günden sonra beni yönlendirmeye başladı. Lisa’da aramızdaydı, üçümüz bir arada yaşamaya başladık, geceleri buluşuyor, bazen birbirimizin kanını emiyor, bazen de hastanelerden çaldığımız insan kanlarını ve küçük hayvanların kanlarını içiyorduk. Onlar yokken, kimseyi istemiyordum, gün ışığından nefret ediyordum, dairem daima loş ve sessizdi. Bir gün, evden çıktım ve yürümeye başladım, tam üç gün hiç durmadan yürüdüm. Bir daha da ne Mike’ı, ne de Lisa’yı gördüm. Şimdi burada yaşıyorum. Bazen kendimi yitiririm, kimse duygularımı anlayamaz, dış dünya beni hiç ilgilendirmiyor; bana kalan mirasla bu evi aldım, başka bir konuda parayla hiç işim yok. Sadece kanla beslenmek bana yetiyor. Nasıl mı? Bu bir sır. Yalnızlık bir sorun ama kan sayesinde bunu giderebiliyorum. Bu uzun yıllardır böyle sürüyor çünkü Mike’ı idealize ediyorum ama benim kişiliğim ondan daha zayıf, bazen onun gibi başkalarının dikkatini çekmek istiyorum ama tam o anda buna niye kalkıştığımı anlayamıyor ve vazgeçiyorum. Evet, aslında ben Mike’a benzemiyorum, eminim o bir vampirdi ama farklı deneyimleri vardı ve o daha başarılıydı. Şimdi amacım diğer vampirleri bulmak, bu uzun zaman alacak biliyorum ama vaktim çok. Korktuğum tek şey var; AİDS; bizim için en tehlikeli şey, bu nedenle kan sağlarken çok dikkatliyim. Tek bir dostum var, benim gibi ama ona bir şey açıklayamam, biraz konuşmaya çalıştım ama anlamıyor ve sanırım asla neler olduğunu bilemeyecek…”
Rosemary Ellen Guiley in gerçekten var olan vampirlerinin yanı sıra vampirliğin genlerden gelen bir hastalık yüzünden oluşmuş olabileceğini iddia edenler de var. Biyokimyacı, David Dolphin gibi… Dolphin, vampir öykülerinin tarih boyunca eritropoetik protoporfiria (Gunther’s disease) adlı bir kan hastalığından muzdarip insanlar yüzünden ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyor. Otozomal dominant geçişli genetik bir hastalık olan eritropoetik protoporfiride aşırı miktarda yapılan protoporfirin adlı madde yüzünden deri ve gözler kırmızı bir hal alıyor, parmak ve burun kopup düşebiliyor, üst dudakta yukarı doğru bir çekilme gözleniyor ve en önemlisi güneş ışığına maruz kaldıklarında derilerinde ciddi hasarlar oluşuyor. Bu insanlar sadece geceleri dışarı çıkabiliyor. Bugün porfiri hastalığı, kan ürünlerinin damardan hastaya verilmesi ile tedavi ediliyor. Kendi hasarlı kırmızı kan hücrelerinin yerine, dışardan sağlıklı insanların kanları veriliyor. Dolphin O dönemde kanlarında bir nevi bozukluk olduğunu düşünen bu hastaların kan içerek iyileşeceklerini düşünmüş olabileceklerini belirtiyor.
Türk tarihinde vampir öykülerine neredeyse hiç rastlanmaz. Ancak Osmanlı tarihinde kayıtlara kadar geçmiş bir vampir öyküsü bulunmaktadır. Bulgaristan’ın Türk yönetimi altında bulunduğu dönemlerde Tırnova kadısı olan Ahmet Şükrü Efendi’nin hükümet merkezine gönderdiği bir resmî yazıda, bir vampirizm vakasından söz edilmektedir. Ayrıca bu olay hicrî 19 Rebiülahir 1249, miladî 1833 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinin 68. sayısında yayımlanmıştır ve Takvim-i Vekayi’nin devletin resmî gazetesi olması olayın ilginçliğini kat kat arttırmaktadır.
Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin hükümet merkezine gönderdiği resmî yazı şöyledir:
‘’Tırnova’da cadı türedi, gün battıktan sonra evlere musallat olmağa başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi nesneleri birbirine katar, kah bunların içlerine toprak karıştırır, kah yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır. İnsanların üzerine taş, toprak, çanak, çömlek atar. Hiç kimse bir şey göremez.
Birkaç erkek ve kadının üzerine de saldırılmış. Bunlar çağırıldı, soruldu. “Üstümüze sanki bir manda çökmüş sandık” dediler. Bu yüzden, iki mahalle halkı evlerini bırakıp başka yana kaçtı. Kasaba halkı, bunların cadı ya da vampir denilen kötü ruhların işi olduğunda ittifak etti. Bunun üzerine İslimye kasabasında vampir avcısı olarak tanınan Nikola adındaki adam Tırnova’ya getirildi. 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağı üzerinde çevirirdi. Tahtadaki resim hangi mezara bakarsa vampirin o mezardaki kötü ruh olduğu anlaşılırdı.
Büyük bir kalabalık ile mezarlığa gidildi. Vampir avcısı resimli tahtayı parmağında çevirmeğe başladı. Resim, sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından olan Tetikoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki sakinin mezarlarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Ölülerin cesetleri yarım kat büyümüş, kılları ile tırnakları üçer, dörder parmak uzamıştı. Gözlerini kan bürümüştü. Çok korkunç idiler. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü fesadı irtikap etmiş, ırza, namusa, mala tecavüzde bulunmuş, adam öldürmüşler, ocakları lağvedildiğinde de her nasılsa yaşlarına riayet olunarak cellada verilmemiş, ecelleriyle ölmüşlerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmemiş gibi, şimdi de halka kötü ruh olarak musallat olmuşlardı.
Vampir avcısı Nikola’nın tarifine göre bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin yüreğine bir ağaç kazık çakılır, daha sonra da yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali ve Apti Alemdarlar’ın cesetlerine de aynı muamele yapıldı ama hiç tesir etmedi. Cadıcı Nikola, bu cesetleri yakmak gerek dedi. Bu husuta şer’an izin verilebileceğinden ruhsat verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri yakıldı. Bunun üzerine çok şükür kasabamız cadı şerrinden kurtuldu.'’
İster Guiley’in araştırmasındaki gibi, yalnız yaşamayı seven, vampirizmi kendine yaşam biçimi edinmiş olsunlar, İster Dolphin’in iddalarına göre ‘’Gunther’s Disease ‘’ hastalığına yakalanmış. İster Vlad Tepes gibi sarp kayalıklardaki şatosunda yaşayıp insanlara zulmetmeyi adet edinmiş, ister de günümüz FRP oyunlarındaki gibi klanlara ayrılmış asil ve güçlü bir ırk olsun, vampirler bir yerde hep vardı ve varolmaya da devam edecekler gibi görünüyor.
(Kaynak: Fenomen Dergisi Ekim 1996)
Vampirler… Hepimizin beyninde; ölümsüz, insanların ve hayvanların kanını emerek varlığını sürdüren, şehvet düşkünü, fiziksel yönden çok güçlü, güneş ışığına dayanamayan ve doğaüstü güçlere sahip varlıklar olarak yer etmiş yaratıklar. Belki film endüstrisinin konuya olan büyük ilgisi, belki de fantastik kurgu ve korku edebiyatının onları en önemli malzemelerden sayması bizde bu düşünceleri yarattı. Ama gerçek şu ki vampirler ve vampirizm ilk çağdan beri efsanelerde de olsa var olmuş hepimizin kabuslarına veya düşlerine konuk olmuştur.
Vampir inancının çıkış noktası Slav folklorü olarak kabul edilir. Mezarlarından çıkan cesetler, iki dünya arasına sıkışmış insanlara eziyet eden ruhlar, hayvanların şekline bürünmüş ya da doğaüstü güçlere sahip kan içen insanlar, şeytani yaratıklar… Bunların hepsi Slav folkloründe yer eder.
Dünyanın belki de tek vampir araştırmacısı olan Rosemary Ellen Guiley yıllarca süren çalışmaları sonucunda dünyada vampirler üzerine yapılan en büyük araştırma olan ‘’Vampirler Aramızda'’ yı tamamladı. Dünyanın neredeyse yarısını dolaşıp, çeşitli ülkelerden yüzlerce vampir derneğiyle ve sayısız insanla görüşerek yaptığı araştırması sonucu elde ettiği veriler dünyanın ileri gelen öğrenim kurumları tarafından ciddi ödemeler yapılarak satın alınacak kadar şaşırtıcıydı.
Guiley’in araştırmasında sık sık kullanıdığı terime, ‘’vampir realitesi'’ne göre vampirler insanlar tarafından, karşılarında görmek istedikleri, ya da asla tanışmak istemedikleri yaratıklara göre oluşturulmuştur. Orta çağ köylülerine göre, kasabalarına ölüm ve salgın hastalık getiren varlıklar, Victoria devrindeki İngilizlere göre korku verici ve tiksindirici ucubeler, en nihayetinde bize göre de film ve kitap endüstrisinin beynimizde yarattığı varlıklar.
Gelin Guiley’in araştırmasının ‘’vampir realitesi'’ hakkındaki önsözünü okuyalım;
“Vampir gerçeğine hoş geldiniz, öyle bir gerçek ki orada vampirler var ve yaşıyorlar; bu bir düşünce alanı ve alternatif bir realite; öyle bir realite ki günlük yaşamın içine tamamen nüfuz etmiş durumda; zamanınızı rutin işlerle uğraşarak geçiriyorsunuz yani yemek, içmek ve rahatlamak gibi ve komşu dairenizde, yândaki apartmanda ya da evde veya yakın bir kasabada veya kentte çok farklı bir yaşam sürdüren biri olabilir; bu yaşam gizli bir yaşamdır çünkü bir ‘Vampir Realitesi’dir. Kimler bu realitenin içindeler? Öncelikle onlar vampir olarak yaşıyorlar; tamamen gerçekler; sizin gibi etten ve kemikten oluşmuşlar ama ölümsüzler, bazıları ölümden geri dönmüş; ruhları vampir; bazıları fantastik, bazıları ise vampiri; aralarında gruplaşıyorlar; kurbanları var; vampir avcıları ve araştırmacıları var. Vampir realitesi bir kaleydoskop gibidir; çok yüzlüdür, temelde sabit kalmak şartıyla rengini, şeklini sürekli değiştirir. Bakan kişi devamlı değişen desenler görür; bu belki sıradan bir yaşam için de geçerli olabilir, biz her ne kadar kolektif ve tanımlanmış bir evrende yaşıyorsak da, her birimiz kalbimizin derinliklerinde bir tutam gerçek ve inanç taşırız, bu bizim kişisel evrenimizdir, görünümlerin bireylere göre çeşitlenen perspektifleridir. Her birey sonuçta gördüğü gerçeğe göre yaşar. Vampir Realitesine girerken öncelikle onların eşsiz perspektifini görürüz; işte bu, onların öz gerçeğidir. Vampir Realitesi bir başkasının Vampir Realitesinden farklıdır; burada doğru veya yanlış yoktur sadece farklılık vardır. Bazıları tüm zamanlarını Vampir Realitesi’ni yaşayarak geçirirler, bazıları rüyalarında, fantezilerinde, o alanda gezinirler ve bilinmeyenle beklenmedik bir anda buluşurlar. Vampir Realitesi’ni ziyaret etmek olasıdır. Şimdi oraya gidiyoruz ve onların yaşamlarından kesitler göreceğiz. Vampirler, vampir kurbanları, avcılar, araştırmacılar ve hayalciler işte oradalar…”
Guiley in vampirleri ‘’Bram Stoker'’ın ‘’Drakula'’ sına ya da ‘’Anne Rice'’ nin ‘’Lestat'’ ına göre biraz daha makuller. Hiçbiri ölümsüz olduklarını veya geceleri kanatlanıp uçabildiklerini iddia etmiyor. Sadece bu yeni yaşam biçiminin yaşlanmayı yavaşlattığını, ve yoğun bir duyarlılık getirdiğini söylüyorlar.
Araştırmada bir de gerçekten vampir olduğunu iddia eden biriyle yapılmış bir röportaj var. Kişinin takma adı Kevin, 30 yaşlarında ve ABD nin doğu kıyısında yaşıyor;
‘’Benim öyküm 8 yaşımda başladı, daha sonraki dönemde lise arkadaşlarımın arasında doğaüstü konularla ilgilenenler vardı. Bir tanesi Mike’tı ve vampir olduğunu söylüyordu, yüzü daima makyajlı gibiydi. Lisa adlı bir kız arkadaşı vardı ve Lisa benimle de seksüel ilişkiye girmişti ama Mike buna aldırmıyordu. Lisa onunla seviştiğinde çevrelerinde ışıkların oluştuğunu söylüyordu ama benimleyken böyle olmuyordu. Sonra Mike bana yaklaşmaya başladı, cinsel değildi ama onun gücüne hayret ediyordum; çok kuvvetliydi ve beni tek eliyle dakikalarca havada tutabiliyordu. Ama onunla her beraberlikten sonra, kendimi çok güçsüz hissediyordum ve bir sabah uyandığımda Mike’ı başucumda buldum. Garip bir şekilde gülümseyerek bana dün gece kanla beslenmeye gittiğini anlattı, kıskanmıştım, ben de bunu yapmak istedim. Birden gözleri değişti, parlak yeşile dönüşüyordu; bunu hiç unutamıyorum, ‘gözlerin’ diye bağırdım ve o gülmeye başladı, sonra beni ısırmasına izin verdim. O günden sonra beni yönlendirmeye başladı. Lisa’da aramızdaydı, üçümüz bir arada yaşamaya başladık, geceleri buluşuyor, bazen birbirimizin kanını emiyor, bazen de hastanelerden çaldığımız insan kanlarını ve küçük hayvanların kanlarını içiyorduk. Onlar yokken, kimseyi istemiyordum, gün ışığından nefret ediyordum, dairem daima loş ve sessizdi. Bir gün, evden çıktım ve yürümeye başladım, tam üç gün hiç durmadan yürüdüm. Bir daha da ne Mike’ı, ne de Lisa’yı gördüm. Şimdi burada yaşıyorum. Bazen kendimi yitiririm, kimse duygularımı anlayamaz, dış dünya beni hiç ilgilendirmiyor; bana kalan mirasla bu evi aldım, başka bir konuda parayla hiç işim yok. Sadece kanla beslenmek bana yetiyor. Nasıl mı? Bu bir sır. Yalnızlık bir sorun ama kan sayesinde bunu giderebiliyorum. Bu uzun yıllardır böyle sürüyor çünkü Mike’ı idealize ediyorum ama benim kişiliğim ondan daha zayıf, bazen onun gibi başkalarının dikkatini çekmek istiyorum ama tam o anda buna niye kalkıştığımı anlayamıyor ve vazgeçiyorum. Evet, aslında ben Mike’a benzemiyorum, eminim o bir vampirdi ama farklı deneyimleri vardı ve o daha başarılıydı. Şimdi amacım diğer vampirleri bulmak, bu uzun zaman alacak biliyorum ama vaktim çok. Korktuğum tek şey var; AİDS; bizim için en tehlikeli şey, bu nedenle kan sağlarken çok dikkatliyim. Tek bir dostum var, benim gibi ama ona bir şey açıklayamam, biraz konuşmaya çalıştım ama anlamıyor ve sanırım asla neler olduğunu bilemeyecek…”
Rosemary Ellen Guiley in gerçekten var olan vampirlerinin yanı sıra vampirliğin genlerden gelen bir hastalık yüzünden oluşmuş olabileceğini iddia edenler de var. Biyokimyacı, David Dolphin gibi… Dolphin, vampir öykülerinin tarih boyunca eritropoetik protoporfiria (Gunther’s disease) adlı bir kan hastalığından muzdarip insanlar yüzünden ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyor. Otozomal dominant geçişli genetik bir hastalık olan eritropoetik protoporfiride aşırı miktarda yapılan protoporfirin adlı madde yüzünden deri ve gözler kırmızı bir hal alıyor, parmak ve burun kopup düşebiliyor, üst dudakta yukarı doğru bir çekilme gözleniyor ve en önemlisi güneş ışığına maruz kaldıklarında derilerinde ciddi hasarlar oluşuyor. Bu insanlar sadece geceleri dışarı çıkabiliyor. Bugün porfiri hastalığı, kan ürünlerinin damardan hastaya verilmesi ile tedavi ediliyor. Kendi hasarlı kırmızı kan hücrelerinin yerine, dışardan sağlıklı insanların kanları veriliyor. Dolphin O dönemde kanlarında bir nevi bozukluk olduğunu düşünen bu hastaların kan içerek iyileşeceklerini düşünmüş olabileceklerini belirtiyor.
Türk tarihinde vampir öykülerine neredeyse hiç rastlanmaz. Ancak Osmanlı tarihinde kayıtlara kadar geçmiş bir vampir öyküsü bulunmaktadır. Bulgaristan’ın Türk yönetimi altında bulunduğu dönemlerde Tırnova kadısı olan Ahmet Şükrü Efendi’nin hükümet merkezine gönderdiği bir resmî yazıda, bir vampirizm vakasından söz edilmektedir. Ayrıca bu olay hicrî 19 Rebiülahir 1249, miladî 1833 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinin 68. sayısında yayımlanmıştır ve Takvim-i Vekayi’nin devletin resmî gazetesi olması olayın ilginçliğini kat kat arttırmaktadır.
Tırnova kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin hükümet merkezine gönderdiği resmî yazı şöyledir:
‘’Tırnova’da cadı türedi, gün battıktan sonra evlere musallat olmağa başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi nesneleri birbirine katar, kah bunların içlerine toprak karıştırır, kah yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır. İnsanların üzerine taş, toprak, çanak, çömlek atar. Hiç kimse bir şey göremez.
Birkaç erkek ve kadının üzerine de saldırılmış. Bunlar çağırıldı, soruldu. “Üstümüze sanki bir manda çökmüş sandık” dediler. Bu yüzden, iki mahalle halkı evlerini bırakıp başka yana kaçtı. Kasaba halkı, bunların cadı ya da vampir denilen kötü ruhların işi olduğunda ittifak etti. Bunun üzerine İslimye kasabasında vampir avcısı olarak tanınan Nikola adındaki adam Tırnova’ya getirildi. 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağı üzerinde çevirirdi. Tahtadaki resim hangi mezara bakarsa vampirin o mezardaki kötü ruh olduğu anlaşılırdı.
Büyük bir kalabalık ile mezarlığa gidildi. Vampir avcısı resimli tahtayı parmağında çevirmeğe başladı. Resim, sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından olan Tetikoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki sakinin mezarlarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Ölülerin cesetleri yarım kat büyümüş, kılları ile tırnakları üçer, dörder parmak uzamıştı. Gözlerini kan bürümüştü. Çok korkunç idiler. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü fesadı irtikap etmiş, ırza, namusa, mala tecavüzde bulunmuş, adam öldürmüşler, ocakları lağvedildiğinde de her nasılsa yaşlarına riayet olunarak cellada verilmemiş, ecelleriyle ölmüşlerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmemiş gibi, şimdi de halka kötü ruh olarak musallat olmuşlardı.
Vampir avcısı Nikola’nın tarifine göre bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin yüreğine bir ağaç kazık çakılır, daha sonra da yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali ve Apti Alemdarlar’ın cesetlerine de aynı muamele yapıldı ama hiç tesir etmedi. Cadıcı Nikola, bu cesetleri yakmak gerek dedi. Bu husuta şer’an izin verilebileceğinden ruhsat verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri yakıldı. Bunun üzerine çok şükür kasabamız cadı şerrinden kurtuldu.'’
İster Guiley’in araştırmasındaki gibi, yalnız yaşamayı seven, vampirizmi kendine yaşam biçimi edinmiş olsunlar, İster Dolphin’in iddalarına göre ‘’Gunther’s Disease ‘’ hastalığına yakalanmış. İster Vlad Tepes gibi sarp kayalıklardaki şatosunda yaşayıp insanlara zulmetmeyi adet edinmiş, ister de günümüz FRP oyunlarındaki gibi klanlara ayrılmış asil ve güçlü bir ırk olsun, vampirler bir yerde hep vardı ve varolmaya da devam edecekler gibi görünüyor.
(Kaynak: Fenomen Dergisi Ekim 1996)
heart of darkness- Moderator
- Klanı : Toreador
Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 14/08/09
Similar topics
» Vampirizm - Christopher Frayling
» Gerçek VAMPİRLER, hikaye değil bilimsel araştırma!
» Vampirler Ve Cehalet Çağı
» Kilisenin ve Din Görevlilerinin “Vampirizm” Efsanesine Tepkisi
» Vampirler, Güzel Sanatlar ve Sinema Filmlerinde
» Gerçek VAMPİRLER, hikaye değil bilimsel araştırma!
» Vampirler Ve Cehalet Çağı
» Kilisenin ve Din Görevlilerinin “Vampirizm” Efsanesine Tepkisi
» Vampirler, Güzel Sanatlar ve Sinema Filmlerinde
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Nis. 08, 2020 10:52 pm tarafından heart of darkness
» wampir mi dediniz ??? ben biliyorum !!!
Salı Eyl. 19, 2017 4:26 pm tarafından Karga
» YOKLAMA
Salı Eyl. 19, 2017 4:19 pm tarafından Karga
» Vampir Hastalığı(Porfiria)
Paz Mayıs 19, 2013 8:08 pm tarafından mannak_
» Sohbet bölümü
Paz Mayıs 19, 2013 2:58 pm tarafından mannak_